16 Ekim 2014 Perşembe

Van


Sabah erken kalkıp avşor çorbası içmeye gittik. Avşor çorbası büryan kebabının çorba hali. Hava aydınlıktı baya.Azmi'ye gittik yine, çorbası da baya lezzetli. Çok geç kalmadan bindik servis tipi Van minibüsüne. Biletleri çarşı içindeki otobüs firmalarından aldık. (20 lira) Minibüs önce tekrar Tatvan'a uğradı. Bazen sahil kenarından bazen dağların arasından 2 saate vardık Van'a.







Tam öğretmen evinin önünde bıraktı minibüs. Öğretmen evi Van'ın en işlek caddeslerindne biri olan Kazım Karabekir Bulvarı'nın üstünde ve  şu ana kadar girdiklerimizin en lüksü. (30 lira) Hem çok büyük hem de çok yeni. Eşyaları odaya bırakıp Bakraçlı minibüslerini bulmaya çıkıyoruz hemen. Van çok büyük bir şehir ve çok yayılmış etrafa. Kent merkezi de çok kalabalık ve büyük. Minibüsleri Van'ın diğer en meşhur caddesi olan Cumhuriyet Caddesi'nden giderek bulduk. (1,5 lira) Minibüs Van'ın içine doğru çıkıp çok kar olduğu ve yerler buz tuttuğu için Aşağı Bakraçlı'nın içine girmeden yolun başında bırakıyor bizi. Minibüs'te İbrahim toplamıştı paralarımızı, bizimle birlikte o da indi. Yol boyunca ayrı yürüsek de sonra tüm günümüze eşlik edecekmiş aslında. Yol dümdüz gitti buzlu, sonra Aşağı Bakraçlı Köyü'ne doğru tırmanmaya başladık. Sonra yolu sorduk İbrahim'e " Oraya çok zor çıkarsınız çok yukarıda araç da çıkmıyor, yolu bulamazsınız " dedi. Sonra biz ısrar edince gitmekte yolun biraz başına kestirmeden götüreyim sizi dedi. Yol olmayan yerlerden insanların bahçelerinin arasından çok dik bir yol çıktık ilk. Dizimize kadar bata çıka yürüdük, yorulduk. Sonra normal gidiş geliş araç yoluna çıkmış olduk ve baya da yükselmiştik Van'dan. Hava çok açık, kar yağmadı hiç biz yürürken.







Bu araç yolunu takip edince Yukarı Bakraçlı'ya varırsınız dedi İbrahim. Yedi Kilise'yi görmeye gidiyorduk. O da bizimle yürümeye karar verdi. Yürümeye başladık. Yol boyunca biz sormadıkça o hiç konuşmadı bile. Bizim üstümüzde en kalın kazaklar, montlar, atkılar, bereler varken onun üstünde bir tek kazağı vardı eldivenleri bile yoktu, giymiyormuş olmasına rağmen. Yollar çok buz, zor yürünüyor. Ama onunla yürüdüğümüz için görece hızlı bile yürüdük.






İbrahim hep bizden önde gitti. Yolda çıt yok. Yol kapalı olduğu için hiç bir araç geçmiyor. Tertemiz inanılmaz ferah bir hava var ve biz yükseldikçe yükseliyor. Yol durmadan kıvrılıyor. Böyle böyle tempolu bir buçuk saat kadar yürüdük. Sadece bir kere durduk. Bir saat kadar sonra da bir traktör geçti ilk defa yanımızdan Yukarı Bakraçlı'nın yolunu açmaya gidiyormuş.






Van yukarıdan çok güzel. Şehrin ne kadar yayıldığını ve büyüdüğünü iyice bir gördük. İbrahim depremden sonra bu kadar yayıldı dedi. Kale dümdüz Van'ın ortasından bir anda yükseliyor. Çok yürüyüp çok yorulduktan sonra vardık Yukarı Bakraçlı'ya. Depremden sonra yapılan yeni kırmızı çatılı evleri gördük ilk uzaktan.Köyün sağlam evleri topraktan.






Kiliseleri biz Yukarı Bakraçlı'nın içinde zannediyorduk ama baya dağınıkmış. Depremde çok zarar görmüşler. Köyün içinde olan vardı bir tane. Ona da yapışık cami vardı. 




Biraz dolandıktan sonra köyün içini geç kalmamak için dönüş yoluna geçtik. İbrahim de tekrar bize eşlik etti aşağıya inerken. Dönüş yolunda daha çok konuştuk. Hava çok güneşli ve açıktı hala.



Aşağı Bakraçlı'ya vardığımızda İbrahim bizi eve çay içmeye davet etti. Üçü kız onbir kardeşler. İbrahim ikinci çocuk. Anneleri, kardeşleri hepsi çok tatlı çok cana yakınlardı. Çay çok iyi geldi sobanın yanında. Sohbet ettik anneleriyle kardeşleriyle. Evden çıktığımızda hava kararmıştı ve çok soğumuştu. İbrahim ve kuzeni bıraktı bizi şehir merkezine. Yemek yemek için Cumhuriyet Caddesi'ne çıktık ama yöresel hiç bir şey bulamadık doğru düzgün. Cadde üstünde bir kebapçıda iyi olmaya bir yemek yedik. (Çorba+pilav+tavuk 14 lira) Çok yürümüş çok yorulmuştuk geç olmadan otele döndük.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder