18 Mart 2013 Pazartesi

15.10 Erzurum


Trenin bir saat rötarlı gelmesi ve bir saat de bizim yolda gecikmemizle Erzurum'a 17.00 gibi vardık.Hava soğuk ama güneşliydi. Erzincan'dan alışık olmadığımız bir durum vardı ki o da Erzurum'da yerlerin buz tutması ve çatıdan sarkıtların sarkması. İkisi de tehlike oluşturduğu için her yerde uyarı yazıları asılıydı. Çoğu insan kaldırım yerine yoldan yürümeyi tercih ediyor,biz de öyle yaptık. Zaten sanıyoruz ki şoförler alışık bu duruma.







Erzincan'ın aksine Erzurum yamaca kurulmuş.Tren garı şehir merkezine göre aşağıda (düzlükte)kalıyor. Ancak tren garından her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz.(yokuş çıkaraktan diyelim de)









Erzurum Öğretmen Evi tren garına yürüme mesafesinde ancak yokuş çıkmak zorunda kaldık.Geceliği 45 lira öğretmenevinin ve odaları baya güzel.Saç kurutma makinesi,havlular,nevresim takımı, çarşaf, yorgan, battaniye her şey mevcut.Tüm gezi boyunca kaldığımız en lüks öğretmeneviydi Erzurum Öğretmen Evi. Geziye çıkmadan önce nereleri gezmemiz gerektiğini araştırmıştık ama tüm gezi boyunca hiç bir yeri aramadan dolaştık.Zaten çoğu karşınıza çıkıyor. Özellikle Erzurum'da her şey (tüm medreseler, hanlar, camiler, kale) şehir merkezinde.Öğretmen evinden çıkıp yürümeye başladık. Erzurum'un ana caddesi Cumhuriyet Caddesi üzerinde yerleşmiş her şey. İlk önce Yakutiye Medresesi'ni görüyoruz.







İlerledikçe camiler karşınıza çıkmaya devam ediyor.Bu arada her yerde olduğu gibi Erzurum'da da her müze, medrese, kale gibi yerlere müze kartla girdik.Tüm gezi boyunca giriş için hiç para harcamadık. Cumhuriyet Caddesi'nin sonuna doğru Çifte Minareli Medrese'yi bulduk ama maalesef tadilattaydı.





Çifte Minareli Medrese'nin arasından girince 3 Kümbetlere çıktık. O bölge anladığımız kadarıyla kentsel dönüşüm bölgesiydi.












Geri dönerken Çifte Minareli Medrese'nin karşı sokağından kaleye gidildiğini öğrendik.Ancak geç indiğimiz için Erzurum'a hava kararmaya başladı ve kale de kapanmıştı. Yine de kaleye doğru çıktık. Bütün şehri yamaca doğru yayılmış halde görebiliyorsunuz.






Yarın tekrar gelmek üzere ayrıldık. Karnımız da acıkmaya başlamıştı. Kaleden doğru sokakların arasından aşağıya doğru yürümeye başladık. Gel Gör Cağ Kebab'a doğru giderken oltu taşlarının satıldığı han olan Rüstem Paşa Kervansarayı'na girdik. Oltu taşı küpeler 20 liradan,tesbihler 30 liradan başlıyor. Ordan doğru Gel Gör Cağ Kebabı bulduk. Cağ kebabı açılık olarak 2 şiş halinde getiriyorlar (15 tl) Ardından isterseniz ilave şiş getiriyorlar. Cağ kebabın yanında mezeler de geliyor. Ardından bize çay ve kadayıf dolması da ikramlarıydı ve cağ kebapları inanılmaz lezzetliydi.




Ordan çıkıp Erzurum çayı içmek için yer aradık. Tekrar yukarı doğru çıkıp Çifte Minareli Medrese'nin ordaki Çifte Kafe'ye oturduk.Klasik bir Erzurum Evi'ni turistik kafeye çevirmişler içindeki tüm dekorasyonuyla birlikte.İçeride soba da vardı. Çayları çok güzeldi fakat 3.5 liraydı.Ordan çıkıp sokaklarda yürümeye başladık şans eseri "Erzurum Evleri'nin" önüne çıktık.


erzurum evleri





Öğretmen Evi'ne dönüş yolunda kestane satan bir amcayla konuştuk kestane alırken.Karadenizliymiş aslen.16 yaşındayken sevdiği kız Erzurum'a taşınınca o da Erzurum'a gelmiş,o zamandır burdaymış.Çocuklarından yakındı biraz.Kestaneye ikram da yaptı.



Sabah dün gezemediğimiz yerleri gezebilmek için erken kalktık.Bavulları öğretmen evine bırakıp tekrar dolaşmaya çıktık.Öncelikle dün göremediğimiz için kaleye gittik.İçeride Tepsili Minare ve mescidi de vardı. Kaleden ve Tepsili Minare'den Erzurum baya güzel.




                                   











Kaleden sonra kadayıf dolması mı cağ kebap mı yapsak diye düşünürken 8süremiz de kısıtlı) kadayıf dolmasında karar kıldık.Kadayıf dolmasını Muammer Usta'da yedikten sonra yine sokaklarda yürümeye başladık ve bu sefer de karşımıza Atatürk'ün Evi çıktı.



Ordan tekrar dolaşarak yukarı çıkıp sokakları gezmeye başladık.Çifte Minareli Medrese'nin hemen yanında yöresel işli kilim ve halıları satan veya onlardan çanta yapam bir dükkana girdik.İçeride soba vardı,ıhlamur ikram etti abi bize.30 tl ye eski bi halıdan kesilmiş çanta aldım.Yürümeye devam ettik o civarlarda.






Karnımız acıktığından (aslında karnımız aç filan değildi, kahvaltıyı gayet güzel yapmıştık,üstüne bir de kadayıf dolması yedik ama psikolojik olarak aç olmasını istediğimiz için sanki gerçekten acıkmışız gibi oldu. Oralarda gerçekten insan sürekli aç olup yemek yemek istiyor.) yöresel bir şeyler yemek istedik."Erzurum Evleri'ne gidip" (bu bahsettiğimiz "Erzurum Evleri" 11 tane eski Erzurum evinin birleştirilmesi ve içinin yöresel eşyalarla dekore edilmesiyle oluşturulan tursitik bir mekan.1 tl verip için müze gibi de gezebiliyorsunuz ayakkabılarınızı çıkarıp, içi restaurant olarak da kullanılıyor isterseniz yöresel yemekler yiyebilirsiniz-o zaman giriş ücreti ödemiyorsunuz.-) bilmem ne çorbası ve baya lezzetli ekşili yaprak sarma yedik.










Artık gitme vaktimiz geldiğinden, eşyalarımız alıp tren garına doğru yollandık.Asker dağıtımı vardı acemilikten,aynı doğu ekspresini beklemeye başladık tüm birlikle birlikte.






6 Mart 2013 Çarşamba

10.07 Erzincan


Erzincan tren garı şehrin en dış çeperinde ama şehir dışında sayılmaz.Eğer yük olmasa şehir merkezine yürünebilir mesafede yarım saatlik yol kadar.Erzincan her tarafı 360 derece dağlarla çevrili bir yerin tam ortasına kurulmuş dümdüz bir şehir.Karlı değildi biz indiğimizde,çok soğuk da değildi.








Erzincan merkezi depremde yıkıldığı için şehri yeni merkeze taşımışlar.Bu yüzden yollar çok geniş ve şehir çok planlı. Öğretmen evi de şehrin ana caddesinin üstünde ama yine şehrin dışına doğru.(tren garından otobüse binerseniz daha rahat olur gitmesi bavulları taşımamak adına)İstanbul'da yaşamak mesafe algısını biraz değiştiriyor.O yüzden orda yaşayanların çok uzak dedikleri yerlere biz hep yürüyerek gittik çoğu zaman.Tren garının ordan yol sorduğumuz bir abi bizi arabasıyla bıraktı öğretmen evine.Erzincan Öğretmen Evi'nin geceliği 35 liraydı. Odada havlu,nevresim takımı,yorgan ve battaniye var,yalnız saç kurutma makinası yok. Öğretmen evine yerleşip ilçelere gitmek istediğimiz için hemen dışarı çıktık.Erzincan'ın şehir merkezinden ziyade ilçelerini görmek istiyorduk çünkü.(Kemaliye, Kemah,Tercan)Tren Kemah'dan geçmişti o yüzden seçenekleri ikiye indirdik.Önce Kemaliye arabalarının kalktığı ofisi bulduk.Orada çalışan adam Erzincan'dan Kemaliye'ye günde sadece bir seferin olduğunu onun da saat akşam 4'te olduğunu söyledi.Bu arada Erzincan'dan Kemaliye'ye gitmek 3 saat sürüyormuş.Kemaliye'den Erzincan'a dönüş de sabah 6 daymış.Tek günümüz olduğu için Kemaliye'yi de elemek zorunda kaldık.Tercan minibüslerini sorduk.








Bu arada şehrin otogarı şehir dışında fakat ilçelere giden hiç bir minibüs bu otogardan kalkmıyor.İlçelere giden minibüsler şehir merkezinin farklı noktalarından kalkıyorlar.Biz üç ilçe için de sorduk. Kemaliye'nin arabaları çarşının iç tarafından, Kemah minibüsleri Milli Eğitim Bakanlığı binasının karşı arasından, Tercan minibüsleri ise eski otogardan kalkıyor.Eski otogardan 10 liraya biletlerimizi aldık.Her saat başı otobüs var Tercan'da.Yolculuğumuz bir saat kadar sürdü. Tercan baya küçük bir yer.Kardeşler Lokantası'nda yemek yedik.  Fiyatları İstanbul fiyatlarıyla aynı ama temiz bir lokanta.(kuru fasulye +pilav+çorba 9 liraydı.)




Mama Hatun'un türbesi, kervansarayı,hamamı ve mescidi var Tercan'da.Kervansaray ve türbenin kapıları kapalıydı dışarından gördük sadece. Tercan'dan biraz uzakta Abrenk Kilisesi var ayrıca görülebilecek, ancak kışın ulaşım sadece özel araçla ve yolları oldukça kötü durumda olduğundan gidemedik. belki yazın durum farklıdır.





Öyle dolaştık çok da bi yeri aramadan.Büyük Tercan Endüstri Meslek Lisesi'ne rastladık gezerken.Hava baya güneşliydi Tercan'da.



 


Dönüşümüzde şehirler arasın giden büyük otobüslere bindik o yüzden Erzincan otogara bıraktı bizi otobüs.Oradan şehir içine numarası "1" olan otobüsle gittik.Şehir merkezini dolaştık.Tadın Kuruyemiş'ten elma kurusu (baya güzeldi), köme ve meyve şekerlemesi aldık. Aç olmadığımız için akşam yemeğini es geçip Adil Usta'da kadayıf ve künefe yedik.Biraz şehri yürüyüp öğretmen evine döndük.Sabah kalkıp öğretmen evinde kahvaltıyı yaptıktan sonra tulum peyniri almaya çıktık. Kazankaya Munzur Yayla Tulum Peynircisi'nden (Ali Dursun Demir) kilosu 19 liraya tulum peyniri aldık ve baya lezzetliydi.Trene gitmeden fırından kete de aldık yanımıza.Otobüse binip tren garına gittik. 10.07de gelmesini beklediğimiz doğu ekspresi bir saat rötarla geldi.






1 Mart 2013 Cuma

18.00 Ankara

Artık Haydarpaşa'dan trenler kalkmadığı için Doğu Ekspresi'ne  Ankara'dan pazartesi günü saat 18.00'e bilet aldık.Ankara'dan Erzincan'a kadar yataklı vagonda(16 saat),Erzincan-Erzurum arasını(4 saat) pulman vagonda(otobüs gibi 2+1 koltuklu olan),Erzurum-Kars arasını(4.5 saat) yine pulman vagonla gitmeyi planladık zira bütün yolculuk gecikmelerle de olsa böyle gerçekleşti.İller arası yolculuğu sadece tren kullanarak yaptık.Böylece Ankara-Kars arası Doğu Ekspresi'nin tüm yolunu kesintisiz olmasa da tamamlamış olduk.







İstanbul'dan Ankara'ya gelmek otobüsle 40 lira gibi bir şeye denk geliyor.Ankara'da otobüs garından(Aşti) tren
garına  metroyla aktarmalı olarak gidebiliyorsunuz.Gençlik parkının hemen yanında tren garı.Garın içinde emanet dolapları var.4 saati 5 liraydı bu dolapların orta boyunun,biz iki bavulu da sığdırdık.Çantaları bırakıp Ulus'u gezmeye çıktık. Eski meclis binasının ve çoğu bakanlığın yeri burada. Arka kısmı da baya ilginçti Ulus'un. Yalnız garın çevresinde biz market tarzı şeyler bulamadık ama garın içinde büfe var.Tren yolculuğu için gerekli teçhizatı (su,abur cubur,ıslak mendil) oradan aldık.



Yataklı vagonun içi inanılmaz konforlu ve güzel.Odada yan yana iki koltuk var.Koltuklar kapanınca yatak oluyor. Ve diğer yatak da ranza gibi fakat yukarıda kapalı duruyor, uyuyacağınız zaman açıyorsunuz.Kapının kenarında odanın kendisine ait
lavabosu,aynası ve prizi var.Aynı zamanda bavul koymak için üst raf,askılık ve bir dolap ve mini barı var.Dolabın sol kısmına eşyaları koymak için iki raflı yeri var.Dolabın çekmece gibi olan kısmını çekince de masa oluyor.Sıcaklık ayarını odanın içinden yapabiliyorsunuz.Aynı zamanda farklı ışık ayarları da var.Her vagonda iki tane tuvalet var.Bu tuvaletler ortak kullanılıyor.(biri alaturka biri alafranga)Bizim olduğumuz vagonda (yataklı olduğu için kişi sayısı diğer vagonlara göre çok daha az) tuvalet kağıdı veya sabun sıkıntısı hiç yaşanmadı,hep vardı yolculuk boyunca.




Trenimiz saat 18.30 gibi geldi ve hemen kalktı.Vagonumuza yerleştik ve akşama doğru yemekli vagona geçtik.Yemekli vagon yataklı ve kuşetli(4 yataklı) vagonlarla pulman vagonların arasında bulunuyor.Sağlı sollu masalar var 4 kişilik ve menüde sadece sıcak ev yemekleri yok.Onun dışında kahvaltı, çorba, ızgaralar,mezeler,patates kızartması ve türevleri,çay,kahve ve marketten alınabilecek bisküvi,abur cubur çeşitleri var.Izgaralar 10-14 lira arasında değişiyor.Çorbalar 3 lira,çay 1.5 lira. Yemekli vagonun iki tarafı da cam olduğu için baya güzel oturması.Vagona döndüğümüzde çok geçe kalmadan yatıyoruz. Sabah Erzincan'a 10'da inecek olmamıza rağmen 7 gibi kalktık manzarayı izleyebilmek için ki baya güzel trenin geçtiği yerler.Dağların içinden bir sürü tünelden geçerek ve genelde nehirleri takip ederek gidiyor.Çoğu zaman yerleşim görmüyorsunuz. Genelde hep su ve kavak var manzarada.



























Tren rötarlı geldiği için 11 gibi varıyoruz Erzincan'a.