26 Nisan 2014 Cumartesi

07.30 Elazığ

7.30 gibi indik Elazığ'a. Fikret Teyze aldı bizi gardan. Küçük bir tur attık İstasyon Caddesi'nden ve "Mecburiyet Caddesi'nden" geçerek. Hükümet konağının da önünden ve meydan azıcık uzak olan evlerine gittik hemen. Kahvaltı için pide tipi ekmekleri var Elazığ'ın onlardan aldık. Evde kahvaltı faslını ve eşyaları bırakma faslını geçtikten sonra Harput'a doğru yola çıktı. Bizi Elazığ'da gezdiren ev sahiplerinden Vuslat Ablayı ve Sema Teyzeyi de alıyoruz Harput yolunda. Harput Elazığ merkezden biraz uzakta. Elazığ şu an düzlüğe kurulmuş durumda ama Harput baya bir tepenin üstünde kalıyor. Sıcaklığın bile 2-3 derece farkettiğini söyledi Vuslat Abla.


Önce Arap Baba Türbesi'ne gidiyoruz. Kar var yerlerde hafiften. Şansımıza içeri girebidik çürümemiş vücudu göremesek bile.  Eğik Minare ve Harput Evi'ne girdik. Harput Evi bahçeyle çevrili üç yandan. Evin diğer yanı da sokak duvarına yaslanıyor.





En son yolu kıvırarak Harput Kalesi'ne gittik. Çalışmalar ve içinde restorasyon yapılıyor. Bu kadar yüksekten çok güzel bir manzara var. Keban'ın kolları var düzlükte ara ara. Batıda Malatya, güneyde Diyarbakır yolu uzanıyor ip gibi. Elazıp Harput'tan ovaya taşınmış düzlüğe. Sırtımız Tunceli'ye bakıyormuş.





En son kalenin dibindeki kiliseye de indik ama kapalıydı. Baya merak ettik içini. Tam uçuruma bakıyor cephesi, küçücük de bir penceresi, çok anlaşılmaz küçük bir giriş var. Aşağıdaki hamalara da uğradık  onlar da kapalıydı. Çay içtikten sonra, Keban mı Sivrice mi diye arada kalırken Keban'a doğru yola çıkıyoruz Malatya yolundan. Yol çok açık. Bir ara deli gibi bir sisin içinden geçiyoruz. Havada düşüyor orda baya. Baraja inanılmaz güzel. Tırmıklanmış koca bir betonu topoğrafyaya giydirmişler gibi. Fırat'ı gördük ilk defa, suyu masmavi. Keban'ın kenarındaki renkler de inanılmaz,toprağın, ağaçların. Geçen senenden en büyük farkı bu senenin renkler sanıyoruz. Erzincan'da, Erzurum'da ve Kars'ta daha yoğun ve koyu ve homojen renkler vardı. Bu sefer yolların rengi çok acayip ve kışa göre çok canlı. Kızıl, bordo, sarı, gri, mavi, kahve, turuncu her yer öbek öbek. Her ne kadar yapraksız da görsek yolları tahmin ediyoruz ki kurak değil Van Gölü Ekspresi'nin yolları.



                                   


Alabalık yiyoruz köprüyü geçince hemen solda. Baharatlı, kılçıksız çok güzel bir balık geliyo. (8.5 lira) Bir sürü şekilde pişirilmişi var alabalığın. Balık'tan sonra köprüden yürüyoruz. Fırat'ın üstünde küçük girdaplar oluyo. 






Keban'ın içinden geçip Çırçır Şelalesi'ne gidiyoruz. Fırat'ın kaçak sularıyla alabalıkçılık yapılıyormuş burda. Bir sürü çiftlik var şelalenin kenarında. Şelaleni rengi, mavisi çok güzel. Çok büyük bir sesle akıyor Çırçır. Çay içip geri dönüyoruz Elazığ'a.







Yolda Elazığ türküsü dinledik dönerken. Dönüşte çarşıda indik. Çarşı kalabalıktı baya çok yağmur olmasına rağmen. Sema Teyze bize orcik hediye aldı. (ki sonra bu orciğin tamamı yolda tüketilecektir) Vuslat Abla bizi yemeğe götürdü akşam. Çorbaların ardından sırrın, içli köfte, harput köftesi (analı kızlı) kara kavurma ve peynirli tatlı pide geldi. Hepsi inanılmaz lezzetliydi. (8-12 tl arası) Yemeğin üstüne iyice ağırlaştık, eve geçtik ve anca yattık.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder