16 Mart 2014 Pazar

11:15 Ankara

Bir saatlik bir uçak yolculuğundan sonra Esenboğa Havalimanı'na iniyoruz. Uçak alçalırken Ankaraya doğru toprağın nasıl kuraklaştığını ve boğumlaştığını görüyorsunuz yukardan. Esenboğa Havalimanı çok uzakta değil şehirden ama yine de toplu taşımayla gitmek yerine İstanbul'a göre kat be kat daha ucuz olan havalanı otobüslerini kullandık. İki seçeneğimiz vardı daha ucuz olan Belkoair'a bindik biz. Hem AŞTİ'ye hem Kızılay'a uğruyor Belkoair ve kişi başı 5 lira. Kızılay'daki Alman Kültür'e gittik indikten sonra otobüsten. Kantinindeki Alman hamur işlerinden bayaca bir alıp Dilge ve Aslı'nın yanına 100. Yıl'a yollandık. 



8.75 e 5'li ego kart aldık Ankaray için. Minibüsler de 1.75 di sanırım. Ankara bizi diğer misafir edecek ev ise Dikmen' de Kübra'nın eviydi. Ankara'nın nasıl bir şehir olduğunu bu sefer daha çok anlayabildik. Hem misafir edildiğimiz evlerden hem de toplu taşıma kullanırken gördüğümüz bakanlıklardan, devlet binalarından, üst geçitlerinden. Kübra çok sevdiğim yer Kırık Oklava'ya götürdü bizi. Ancak Ankara pahalılaşmış baya.




Ertesi gün Hamamönü'nde kahvaltı için buluştuk tekrar Aslı ve Dilge ile. Kahvaltı'dan sonra yürüyerek Ankara Kalesi'ne çıktık. Hava kapalıydı Ankara'da ara ara yağmurlu. Kalesi baya güzel Ankara'nın. O da Ankara'nın kendisi gibi bir tripli, pek bir özelliği yok ama donuk bir çekiciliği var. Tüm Ankara'yı kaleden gipgri ve silme bina görmek de bir acayip.





Kaleden sonra yürüyerek Ulus'a indik. Çok güzel bir akşamüstü vardı. Ankara'nın Eminönü'sü gibi bir yerden indik yokuşu. İnsanlar kalabalık kalabalıktı sokaklarda. Ulus'un ordaki dolmuş duraklarından Bahçeli'ye geçtik Kübra ile buluşmak için.





25 ocak son gecemizdi Ankara'daki. Ertes sabah vedalaşıp, bavullarla birlikte Kurtuluş'taki bit pazarına gittik. Kırık Oklava'nın hemen arkasındaki pazar yerine kuruluyor bit pazarı pazar günleri.




Ankaray kullanıp tren garına onca yolu yürümek hiç istemiyorduk. Şansımıza bit pazarı banliyö treninin hemen önündeydi. Banliyö trenine binip (1.75) 2 durak sonra Ankara Tren Garı'nda indik. Kalabalıktı tren garı. Eskişehir arası hızlı tren seferleri de yoğundu baya. Çok geçmeden Van Gölü Ekspresi'nin de saati geldi ve gerekli teçhizatı alıp (su, meyve suyu, bisküvi, çubuk kraker, meyve ve gezinin devamının sıhhati için probiyotik yoğurt) vagomuza bindik. 11:15 de ayrıldık Ankara'dan.




Tren yine çok güzel, odamızda yine tam teşkilat (su,meyve suyu,çikolata ve çubuk kraker TCDD'nin yataklı vagona ikramı) ama bir üzücü süprizle karşılaştık yaklaşık bir 7 saat sonra. Öğrendik ki Van Gölü Ekspresi'nde yemekli vagon yokmuş. Her ne kadar sıvı ve kuru gıda alsak da içmeyi hayal ettiğimiz çorba ve çaydan yoksun kaldık. (bu konuda uyaralım) Yollar daha düz ve karsız. Hava erken kararıyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder