12 Mart 2016 Cumartesi

Nevşehir.Ürgüp.Avanos

06.15 Sabiha Gökçen'den kalkan uçağımız 07.40'da rötarsız Nevşehir havaalanına indi. Hava baya açık ve temizdi. Küçük bir havaalanı var Nevşehir'in ovanın içinde. Havaalanı merkeze uzak ve sapa bir yerde. Şehirler arası otobüslerin geçtiği bir otoyolun kenarında, bu yüzden havaalanından Nevşehir merkeze minibüs yok. Yazın shuttlelar varmış ama kışın çalışmıyorlarmış. O yüzden tek ulaşım havaalanının çıkışında bekleyen taksiler. Nevşehir merkeze 4 kişilik taksiye kişi başı 25 lira istediler. Ürgüp'e ise kişi başı 140 lira. Biz de otostop çekmeye karar verdik.


Trenle gelmenin en güzel yanı garların hep şehrin merkezinde olması. Tam havaalanı çıkışında bir aracı durdurduk. Gülşehir'e kadar götürdü bizi. Gülşehir'de bir çorba içtik sonra minibüsler ile Nevşehir merkeze geçtik. (2 lira) Nevşehir merkezde görülecek pek bir şey yoktu o yüzden direk tekrar minibüse binerek Ürgüp' e geçtik. (2.5 lira) Ürgüp'te indikten sonra turist bilgilendirme merkezine gidip bavulları emanet bırakıp haritaları aldık.Minibüsler genelde tüm görülecek turistik yerlere tek tek uğrayan bir güzergahta gidiyorlar. O yüzden yolun en sonundan yani Avanos'tan başlayalım dedik. Hem bu sırada yolda giderken nerelere uğrayacağımızı da görmüş oluruz diye.Ürgüp ana garından minibüsüne bindik(2.5 lira) ve sırasıyla Ortahisar, Göreme Milli Parkı, Paşabağları ve Zelve'ye uğrayarak Avanos'a vardık.



Avanos büyük baya içinden Kızılırmak geçiyor. Yürümeye tam başlamıştık ki ayılmak için bir kahve içelim dedik ve çay evine girdik. Çay evi içi sobalı bir kahvehane gibiydi, yuvarlak masalar var. Orada bir taş ustasıyla tanıştık, sizi gezdireceğim dedi. Önce Kızılırma'taki asma köprüye götürdü bizi.


Sonra nehir kenarından eşiyle birlikte işlettikleri, üst katlarında oturdukları cafeye gittik. Aslında tümü evleriymiş ama sonradan girişi cafe yapmışlar. Sobada ıhlamur vardı. Eş ilişkileri çok muhabbetli, espiriliydi, birbirlerine çok takılıyorlar. Fatma Abla'da doluydu biraz demek ki hemen bize cafenin hikayesini anlattı. Sonra berberlik yapan oğulları Emre'yi çağırdılar bizi gezdirsin diye.



Çok sıcak insanlar, hemen samimiyet kuruluyor. Avanos evlerinin içinden dolaşarak Bayraklı Tepe'ye ve harabelere doğru yürüdük. Kızılırmak'a doğru yükselen yamaca kurulu taş evler. Irmağın diğer tarafı düzlük. Tepelerden manzara epey güzel gözüküyor. Şehrin kendi rengi çok güzel , açık sütlü krem gibi. Topoğrafyaya karışıp eriyip gidecek gibi duruyor.Evler hep kendinden işli.








Yokuşlar buz tutmuştu, en tepesine kadar çıktık Avanos'un. Manzara ve Kızılırmak yukarıdan çok güzel. Avanos'ta havalar güzelken insanların geldiği düzlükten bakıyoruz manzaraya.





Tepeleri dolaştıktan sonra kaya içine oyulmuş Şarap Evi'ne götürdü bizi Emre. İçi labirent gibi, mahzenli. Çok geç olmadan Ürgüp'te evinde misafir kalacağımız Alperle buluşmak için Avanos merkeze indik, Emreyle vedalaşıp Ürgüp'e geri döndük. Acıktığımız için Otogar'ın ordaki Ürgüp Pide'ye oturduk, yemek yedik. O sırada Alper bizi karşıladı, eve geçtik direk.Ürgüp'ün biraz dışında silindir bir çekirdeği olan üç kotu da birbirinden farklı ilginç bir sitede oturuyor Alper. Yorulmuşuz uzun bir muhabbetten sonra yatıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder